elektürük işkencesi - sudan problemler içeren bir yazı
- adrien
- Jan 18, 2017
- 4 min read

Nasılsın, ne yapmaktasın diye soranlara cevap verirken soranı da kendimi de zorlayan bir uzun muhabbetin içine düştüm bugün. Şimdi uzuuuun uzun çekirdekleri doldurmayacak bir sorunumla ilgili sızlanacağım. Kafamın içinde koca bir oda, yok yok şehir var. Dev. Onun içinde mevzuları bir yerden bir yere koyup organize etmeye çalışıyorum. Not alma alışkanlığım da var, akıl defteri tipi ama külliyatlar oldu onlar da, hepsini birden sırtımda taşımaktan boyumun kısa kaldığına inanıyorum. Birşeylerin içinden çıkmaya çalışırken düşünürken de nasılsın diye sorulunca, ben de yapabiliyorum bir miktar elbet, iyiyim deyip az yürümeyi, ama tatmin olmayanlar için kabuğum çok ince, odadaki dolaplardan elimde, kolumda, sırtımda ne varsa muhabbetin ortasına dökülüyor. Soran da belki pişman oluyor. Bilmiyorum. Bugün, ne yapmaktasın diyenlere bir uzun hikaye anlatmaya başladım ki hikayenin başlangıcı geçenlerde yağan kara uzanıyor. Sıkınç bir mevzu olduğu için anlatırken kendim de sıkılıyorum ama başlayınca da bitirmeden olduramayanlar için böyle zor bir durum.
Bugünün otuz bin sorun+çözümünden sadece bir tanesi aslında.
Bu arada genel halleri de tanımlayalım. Bu aralar (!) "çok yoğun" işler. Geçmiş tarihlerin makalelerini yetiştirmekle meşgulüm. Uyumuyorum. (Uyumamak da kilo aldırıyormuş diye duydum ama görmedim. Çanta zaten hep çok ağır, bir de sıvı dolu keseler eklememek lazım. Zaten yoğunluktan hareket etmeyip jöle gibi oluyor insan…. İşte bir hata! İnsan hareket etmemenin bahanesini işleri dahil hiç bir şeyde aramamalı. Kıpırdamamak üşengeçlikten başka birşey değil). Şimdilerde sınavlar yapmak durumundayım öğrencilerime. Bu dönem (hafifletici paylaşmalıkları da olmakla birlikte) sekiz adet dersim var, ki böyle olunca yapılan işe tam olarak akademisyenlik denmiyordur sanırım, akademik üretim içerememekliğinden. Bunların final sınavlarının vakti geldi. Güzelce, adilce değerlendirmeleri yapmak istiyorum. Elbette mümkünse planlandığı şekilde ve tek defada...

Geçenlerde son birkaç senenin en ağır kar yağışıyla birlikte romantik bembeyaz görüntüler ard arda birkaç güne damgasını vurdu. Yağış en çok Cuma ve Cumartesi etkisini gösterse de etkileri hafta başına da yayıldı. İstanbul'da hayat tabi ki felç oldu. Yollar kapandı. İTÜ stadyumunun çatısı kar yükünden çöktü. Bizim de finallerimizden iki tanesi bu bol karlı Cumartesi ve Pazar günlerine düştü. Tüm İTÜ genelinde olduğu gibi bizim finaller de Pazartesi ve Salı gününe ertelendi. Çok yoğun günler dedim durdum, uyumuyorum da işte. Pazar gecesi sabahladım. Gece boyu yağış hiç kesilmedi. İzledim. Ertesi gün ne olacağı belli. İptal haberlerinin son dakika gelmesine alıştık. Ben de öğrencilerim de e postaları sıkça kontrol edip birbirimizle haberleşiyoruz. Arada da derslerin yürütücülerine e postalar geliyor. Sabah sekiz buçuk gibiydi, sınavların iptal olmadığını ancak 60 dakika kadar geç gelen öğrencinin sınava alınması gerektiğini söyleyen bir e posta geldi. Ders yürütücüsünün ulaşamaması ile ilgili bir senaryo geliştirilmemişti. Mimarlık Bölümünden ayrıca, Rektörlükten başka haber gelmedikçe yürütücülerin sınav gün ve saatlerini ertelememeleri gerektiğine dair bir uyarı gönderildi. Sonra bu günlerde sınava giremeyen öğrencilerin sebep göstermeden mazeret sınavlarına girebileceklerine dair bir yazı daha…


Benim mekan pek çok akademisyenin yaşadığı bir alanda bir dik yokuşun dibinde. Maslak kampüs içinde. Ulaşımı sağlayan minibüsler kar dolayısıyla ulaşamıyorlarmış buraya. İptaller ertelemeler son anda çıkabildiği için son ana kadar bekledim. Sonra minibüslerin çalışmadığını öğrenmiş hayal kırıklığı içindeki bir grup akademisyenin peşine takılıp yokuşta tırmanmaya başladım. Bu defa çantam ağır değil. Sınavları bir rulo yapıp cebime koydum. Çünkü bilgileri yedekleme konusunda üşengeçler takımından olan ben, düşersem kafamdan ziyade bilgisayarı kırmaktan korkuyorum. Karanlık karanlık kıyafetlere sarınmış sıra sıra yürüyoruz, bir kısım metroya bir kısım fakültelerine doğru. Biraz da karlı manzaralardan fotoğraflar çekiyorum. Pek de şikayetim yok. Ama sınavın ertelenmemesine şaşkınım bu havada. Tam metroya girerken bir öğrencim aradı; üç buçuktan sonraki sınavlar ertelenmiş. Ama bizimki üçte. İptal değil diyorum. Herkese ortak bir değerlendirme sınavı yapabilmek için gönlüm istiyor ki ertelesin topluca mazeret günü yapalım sınavımızı. Bugün gelmeyecekler sabahtan haber vermeye başladı zaten. Ama memleketine dönüş biletini almış Erasmus öğrencimiz var, başka uzak memleketlere uçak bileti olan da var. Onlara da yazık. Mecbur iki sınav yapacağım.
Taşkışla’ya vardım. Yirmi iki kişilik sınıf, altı kişi gelmiş. (Aslında iki kişi daha gelmiş, ama okulda buluşamamışız, onu da bugün öğrendim). Final sınavı gerçekleşti gelenlerle. Dekanlıktan arayıp sordular, yapıyoruz sınavı dedim telefonda. Gelmeyenler de mazeret günü girecek. Aynı meşakkatli yollardan döndüm.
Arada bir başka genel mail atıldı yürütücülere, üç buçuktan sonrakiler ertelenince bu defa mazeret sınavlarıyla çakışmalar oluyormuş. Artık bu durumlardan mağdur olan öğrencilere herhangi bir gün ve saatte sınav yapmak ders yürütücülerinin inisiyatifine bırakılmış. Makul, çok fazla çözülecek özel durum oluştu. Merkezi bir çözüm önermek pek mümkün değil artık.
İlerleyen günlerde bir de baktım ki bizim olmuş bitmiş sınava bir sonraki hafta için tekrar sınav tarihi verilmiş sistemde. Mazeret sınavı gününden (bugün) iki gün önce (bu Pazartesi). Mimarlık Bölümüne gittim, öğrenci işlerine yönlendirdiler. Oraya gittim, dedim, bizim final bitti. Ama yeni final tarihi duyurulmuş, kaldıralım. Kaldırmadılar, gerek yok siz mazeret günü yapın sadece sınav dediler. Kapandı konu. Bütün sınıfa vaktinde ulaşacağını umarak bir toplu e posta attım. Pazartesi sınav yok, herkes Çarşamba girebilecek. Çünkü üç ayrı sınav yapmanın da anlamı iş gücü israfından başka birşey değil.
Sonra tamam gibiydi herşey. Ama sistemde görünen sınav gününe göre yurt dışı bileti alan bir öğrenci varmış. E postamı da geç görmüş, önceden de belirememiş. Prensipte hata var elbet ama herkesin de kafalar karıştı. Bir çözüm bulalım diye gelen bu talebe normal şartlar altında kurallara uygun bir çözüm bulmak imkansız. Ancak bu defa gelen son maillerde yürütücünün anlayışlı davranıp inisiyatif kullanması tavsiye edildiğinden bir çözüm bulacağız. Derse devamlı, ilgili, güzel bir yıl içi notuna sahip bir öğrenci, tamamen bu karışıklıkların mağduru. İşte özel bir durum.
Bu dönemki derslerimi alan yaklaşık iki yüz kadar öğrencinin kaç tanesinin özel durumu var dersiniz… Diğer sınavlarda da elbette oldu değişiklikler, özel durumlar. Sonlara doğru her bir e posta, mesaj ve benzerinden gelen haber "olacak o kadar" programının "elektrik işkencesi" skecini hatırlattı defalarca.
Comments